21 Ağustos 2013 Çarşamba

Boracay

Yaz mevsiminin bütün gücüyle bize yumruk atmaya devam ettiği bu sıcak, yapışkan, hayattan tiksindiren günlerde yaraya tuz basmak için dünyanın cennet köşelerinden birini yazayım dedim. Aslında turistik yerleri pek yazmamaya çalışıyorum ancak bir yakınımın ani bir kararla gitmeye karar verdiği bu adanın resimlerine bakınca yazmamazlık edemedim. Hem Türkiye için aşırı ünlü sayılmaz, o yüzden kriterlerime çok ters değil aslında.



Boracay, Filipinler'de küçük, sevimli bir ada. Eski zamanlarda İspanyolların himayesinde kalmış, ki giden yakınımın bir İspanyolperver olduğunu göz önünde bulundurulursa tercihini yaparken kan çekmiş olabilir. İspanyollar gelmeden önce ada pirinç ekip keçi güden Ati halkının yurduymuş. Bugün ise Aklan eyaletine bağlı.


Adanın kaderi büyük ihtimalle 1978'de Alman bir yazarın Filipinler'i anlattığı ve bu sırada Boracay'ın mükemmel kumsallarını da bol bol övdüğü bir kitabın basılmasıyle değişmiş. Ondan sonra adaya gelen turist sayısı düzenli olarak artmış.


Bölgedeki çoğu yer gibi Boracay'ın da iki mevsimi var; Amihan (Kasım-Nisan) ve Hagabat (Mayıs-Ekim). Amihan turistik, Hagabat fırtınalı mevsim. İnce uzun bir coğrafyası olan ve iki yanında iki büyük kumsalı olan bu adanın enteresan tarafı ise batı kumsalında sakince güneşlenirken daha rüzgarlı doğu tarafında rüzgar ve kite sörfü yapabiliyor olmanız. White Beach ve Bulabog Beach isimli bu büyük kumsallar dışında adada irili ufaklı pek çok kumsal bulunuyor.


Elbette ki deniz ve güneş dışındaki en büyük atraksiyonlar yemek, deniz turları, dalış, kitesurf ve masaj. Ada hepsi için bolca seçenek sunuyor. Bunun dışında canlı bir gece hayatı da var.



Son olarak eklemem gereken bir nokta daha var; Boracay son iki yıldır Travel & Leisure dergisi olsun, Tripadvisor olsun pek çok yerden ödül aldı kumsalları ve deniziyle. Bu sebepten dolayı, henüz Türkiye'de patlamış olmasa da çok yoğun bir turist akını altında bulunuyor. Türkiye dahil dünyanın her yerinde bir anda turistlerin bastığı bütün yerler gibi Boracay'ın yerli halkı da bu duruma ayak uydururken zorluk çekmekte. Phuket yazımda da anlattığıma benzer şekilde seyyar satıcılar ve çığırtkanlar kişi başına yüksek sayılarda düşüyor. Akşamları tezgahların kurulduğu yollarda yürümenin bile zor olduğu söyleniyor. Gerçi yüksek sezonda her tropik cennette aynısı oluyor sanırım. Yine büyük ihtimalle tüm benzerleri gibi güçlü bir pazarlık gerekliliği vardır. 


Olayın bir de yapılaşma mevzusu var ki adayla ilgili çalışma yapan kişiler, yeşilliğin yerini alan betonun inanılmaz boyutlara ulaştığından bahsediyorlar. Bu da cennet adanın diğer yüzü işte.


Tüm bunlara rağmen, denizden çıkıp bir içkiyle birlikte kocaman bir deniz ürünleri tabağı yerken turkuaz denizi izlemek, kötü pek çok şeyi rahatça unutturabilir. Tam bir ruhsuz turist cümlesi oldu yukarıda yazanlarda sonra ama c'est la vie!



Nasıl gidilir? Uçağa atlayıp Manila ya da Singapur'a vardıktan sonra adaya giden Tiger Air gibi havayollarının uçaklarıyla Kalibo Uluslararası Havalimanı'na varabilirsiniz. Yalnız bu havalimanı biraz uzak kaldığı için orada sizi adaya götürecek otobüs-minibüs-minivan sahipleriyle pazarlık etmeniz gerekecek. Adaya indikten sonra ise oranın yerli aracı olan 3 tekerlekli minibüscüklerle pazarlık edip otelinize gidebilirsiniz. Ya da en baştan bunu otelle konuşup havaalanından alınmanızı sağlarsınız.


Sonuç olarak Boracay artık el değmemiş cennet parçası değil ama yine de belli bir bilinmezliği var ülkemde. Doğru zamanda bu fırsatı kullanan kişiye iyi yolculuklar dilerken, gelecek yolculukları için şahsımın çok başarılı bir seyahat arkadaşı olabileceğini hatırlatarak yazımı sonlandırıyorum.



Dünyanın bizler sıcaktan ölürken insanların gezip dolaştığı başka bir yerinde görüşene kadar, ligtas na paglalakbay!

Kaynaklar:
Wikipedia
Wikitravel
http://articles.latimes.com/2013/may/26/travel/la-tr-boracay-20130526/2
http://www.boracayisland.org
http://www.thepinoyexplorer.com/2013/02/the-ugly-truth-about-paradise-island-of.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder