23 Ağustos 2011 Salı

Tasmanya

Bu ay neredeyse bütün arkadaşlarım tatile çıktı. Bir ara gerçekten de tek başıma kaldım sandım koca şehirde. Ne yalan söyleyeyim, içlendim biraz... Hatta Türkiye’deki tatil mekanlarını da “Gidemediğim Yerler” olarak niteleyip yazasım geldi. Geçti ama sonra, insan evinin de tadını çıkarmasını bilmeli (aslında döndüler de ondan geçti).

Sonuçta yine onların da benim de gidemeyeceğim bir yer yazmak en güzel tedavi gibi geldi. O yüzden bu sefer uzak bir rota seçtim. Bu seferki gidemediğim yer, canavarı ile ünlü ada Tasmanya!

Avustralya’nın eyaleti olan ve ülkenin güneyinde yer alan bir ada olan Tasmanya, en çok değişik hayvan türleriyle dikkat çekiyor. Gerçi yukarıda yer alan ada armasında bulunan Tasmanya kaplanının soyunun tükendiğini, en sonuncusunun da 1936’da bir kafeste can verdiğini düşünürsek her zaman şimdiki gibi dikkatli değillermiş. Gerçi bu Tasmanya yerlilerinin değil İngilizlerin başının altından çıkmıştır kesin, zira İngiltere sömürge topraklarındaki faunayı hiç anlamamış bir ülke olarak tarihe geçebilir. En ünlü hikayeleri ise Avustralya’ya evlerinden tavşan getirip sonra da adanın tavşan işgali altında kalmasına yol açtıkları hikaye. Ve tavşanlar hala Avustralya’da büyük bir problem. Gerçekten büyük hem de...


Neyse, İngilizleri bırakalım da Tasmanya’ya dönelim. Adanın ismi, 1642’de adayı ilk raporlayan Hollandalı kaşif Abel Tasman’dan geliyor. Elbette Avrupalıların “keşfettik” dediği adada daha önce Tasmanya Aborjinleri 35.000 yıldır mutlu mesut ikamet ediyorlarmış ama sonuçta Avrupalı ayağı değmeyen toprağa toprak denmez, değil mi? Elbette bu ayak basıştan sonra bildiğimiz hastalık-savaş-açlık hikayeleri gerçekleşmiş ve 1833’te sadece 300 tane Aborjin kalmış. 1876’da ölen Truganini adlı kadının da sonuncu safkan Tasman Aborjini olduğu söyleniyor. Son kalan safkan grubu aşağıdaki fotoğrafta görebilirsiniz.


Kısaca, adanın tarihi diğer sömürgelerden büyük farklar göstermiyor. O yüzden Tasmanya’nın doğal güzellikleriyle devam etmeyi tercih ediyorum. İşte gerçek Tasmanya canavarı!


Umarım hayalleriniz yıkılmamıştır görünüşüyle. Çünkü kendisi gerçekten de vahşi. Ayrıca her şeyi de yiyor. Çöplerden akrebe uzanan geniş bir yemek listesi var. Eski zamanlarda devlet destekli aşırı avlanma sonucu sayıları oldukça azalmış ve şimdi koruma altındalar. Geçtiğimiz günlerde National Geographic’te izlediğim bir belgeselde öğrendiğim kadarıyla da yakın zamanda bulaşıcı kanser salgını geçirdiler ve görevliler hastalığın kanser olduğunu çözene kadar (zira normal şartlarda kanser bulaşıcı değildir) pek çok Tasmanya canavarı telef oldu. Ama şimdi iyilerdir umarım.


Yine pek çok muhabbete konu olan hayvanlardan gagalı memeli ornitorenk de Tasmanya adasının sakinlerinden...

Tasmanya’da bunlar gibi pek çok enteresan hayvan var, hepsini buraya koymam imkansız olduğundan sizin için bir seçki yaptım:

Havyanlar dışında, başta başkent Hobart olmak üzere pek çok ilgi çekici yer var. Özellikle koylar ve körfezler çok çekici, oralardaki küçük kasabalar ise ayrı güzel.




Elbette gezini yalnızca doğal güzelliklerle sınırlı olmak zorunda değil. Spa ve gurme turları da ilgi çekici. Son dönemde popülerleşen Avustralya şarapları gibi Tasman şarapçılığı da hızla gelişiyor. Bölgede bolca bağ var, böylece İngiliz etkisi altında çok kalmadığını umduğum değişik yerel yemeklerle birlikte bu güzel şarapları içebilirsiniz.

Peki, nasıl gideceksiniz? Öncelikle bölgenin güney yarımkürede olduğunu unutmayın, yani mevsimler tam ters olarak yaşanıyor. Aralıkla şubat arasındaki yaz mevsimi Tasmanya’yı ziyaret için ideal zaman. Yolculuk elbette uzun, en iyi yol önce Sydney ya da Melbourne’a gidip oradan Hobart’a geçmek. Bu da size gidiş-dönüş 1.200 euro civarına mal olacaktır. Değer mi, bence değer!

 
  
Tasmanya’da trafiğin tersten aktığını hiç unutmamanızı tavsiye eder ve iyi yolculuklar dileriz. Tekrar görüşene kadar, Riḥlah Saʿīdah!

1 yorum: