11 Ağustos 2015 Salı

Kuzey Sentinel Adası

Bayadır yazmadığım gibi yazmak için 3-4 ay önce not aldığım pek güzel ada, sosyal medyaya falan düştü, orada burada paylaşılmaya başladı. O zaman hem o çıksın aradan, hem de ben blogumu yeniden canlandırayım diyerek başlıyorum yazıya.

Tropik cennetlerden birindeyiz diye başlamak isterdim ama işte cennet göreceli bir kavram. Hem cennet gibi olup olmadığını da bilemiyoruz, zira gidemiyoruz. Hint Okyanusu’nun en atarlı insanlarının yurdu Kuzey Sentinel (North Sentinel) Adası’na hoş geldiniz!

Kaynak: NASA // Cennet vatan Kuzey Sentinel uzaydan bile güzel
Hindistan’a ait olan Andaman ve Nicobar Adaları’nın güneyinde yer alan Kuzey Sentinel, coğrafi olarak sayısız güzellik barındırıyor. Tropik kuşakta yer alan ada mavi sular, beyaz kumlar ve yemyeşil ormanların birleşiminden oluşuyor.
Kaynak: Continentalholiday // Andaman Adaları özünde böyle bir yer ama bizimki biraz çıkıntı
Sentinelliler bu güzel adada uzun süredir yaşıyorlar. 60.000 yıl deniyor ama ne kadar kesindir bilemiyorum, zira araştırmalar ne kadar gerçekleşebildi onu da bilmiyorum. Onun dışındaki ilk bilgilerden biri 1771 yılına dayanıyor; Britanyalı araştırmacı John Ritchie geçerken adadan ışıklar görüyor, araştırmacı ruhu daha ileriye gitmesine izin vermemiş mi bilmiyoruz.

Ama tabii ki bu kadarı soluk benizli adam için yeterli olmamış. 1880’de adaya giden Maurice Vidal Portman etrafı kolaçan ettikten sonra 6 tane Sentinel yerlisini, büyük ihtimalle bir aileyi alıp yanında götürüveriyor. Ancak bu insanlar hediyelik eşya olmadıkları, üstüne bir de dış dünyanın hastalıklarıyla hiç tanışmadıkları için anında hasta oluyorlar, yaşlı adam ve kadın ölüveriyor. Neyse ki 4 çocuğu hediyelerle geri yolluyorlar evlerine. Portman garip bir şekilde adadan hoşlanmış ya da bir şeyler keşfedip ününü artırmak için can atıyormuş; sonraki yıllarda birkaç kez adaya yeniden gidip hediyeler bırakmış.

Şimdi yavaştan bu güzel adacığa neden gidemediğimiz sorusuna gelelim. Aslında yanıt basit, misafir sevmiyorlar.  Yanıt kısa görünse de aslında oldukça net, mesela 1981 yılında adanın kıyılarında karaya oturan Primrose adlı geminin tayfası bunu açıkça anlatabilir. Sonuçta 1981 yılında karaya oturan gemideki insanların, ellerinde yaylar ve mızraklar olan yerlilerin gemiye saldırmak için kıyıda sal yapmaya çalıştığını gördüğünde ne hissettiklerini düşünmek enteresan bir zihin egzersizi olabilir. Ancak yerliler dalgalar ve akıntı yüzünden gemiye yaklaşamamışlar. Hemen silah yardımı için çağrıda bulunan kaptanın arzusunun gerçekleşmemiş olması, gemidekilerin bir hafta sonra başka bir gemi tarafından kurtarılmış olması ve iki taraftan da kan dökülmemiş olması işin iyi taraflarından bir tanesi. Google Maps'te yeryüzü görünümündeyken adanın çevresinde bir tur atarsanız kuzey tarafta, kıyıda göreceğiniz batık da sanırım bu gemi.
Bilmediğiniz sularda dikkatli olmakta fayda var.
Sentinel arkadaşların olayı bununla da sınırlı kalmamış; daha erken bir tarihte, 1867’de kıyıya oturan Nineveh gemisinden kurtulan 106 kişi Sentinellerden bayağı zor kurtulmuş. 2004’teki depremi takip eden tsunamiden zarar görüp görmediklerini incelemeye gelen helikoptere de mızrakla saldırmışlar. 2006’da tekneleri adaya sürüklenen 2 balıkçının öldürülmesi de Kuzey Sentinel adasını iyice dile düşürmüş. Balıkçıların cesedini kumsalda çukurlara atan Sentineller, onları almak için gelen helikoptere de saldırmış.
Kaynak: Gradcontent 
Kaynak: Crowdsocial // Helikopter gören masum köylü
Tabii bu zorluklardan yılmayan insanlar da olmuş. National Geographic fotoğrafçısı ve yanındaki korumaları “yerlilere öyle yaklaşılmaz, böyle yaklaşılır” diyerek bir sürü hediye, oyuncak bebekler, bir tane domuz, yemek pişirme gereçleri, Hindistan cevizleri falan getirip kumsala bırakmışlar. Ama Sentinel halkı tutarlılığından ödün vermemiş ve yine yabancıları kovalamış, yönetmeni de kalçasından yaralamışlar. Hızlıca uzaklaşan grup arkalarına baktıklarında adalıların oyuncak bebekleri de domuzu da mızrakladıklarını, hediyeleri ise kuma gömdüklerini görmüşler.

Kaynak: Crystalmsuk // Mızraklar elimizde yaylar belimizde...
İşin güzel tarafı ise Hindistan hükümetinin adaya uygarlık götürmek yerine topu topu 72 kilometrekarelik adadaki 50 ila 400 kişilik halkın varlığını ve tabii sağlığını (uygar insanlar olarak gerçekten çok fazla mikrop ve hastalığımız var) korumak adına adayı tecrite almış olması ve ada ile herhangi bir iletişime geçilmemesine karar vermesi. Böylece Hint Okyanusu’nun bu ilginç ve atarlı insanları kültürlerini en azından bir süre daha koruyabilecekler (umuyoruz). Sonuçta belki de hala varlıklarını sürdürmelerini sağlayan şey rahatsız edilmeye karşı gösterdikleri bu direnç. Yabancıları tuz ve ekmekle karşılayan yerlilerin başına gelenleri çoğumuz biliyoruzdur, bilmeyenler aşağıda görebilir. Adamlar bu güne kadar başlarının çaresine bakmış, bundan sonra da bakarlar bence.
Kaynak:CJLL Wright - Wikipedia // Andaman Adaları'nda 1800'lerde yerli halk ve 2004'te yerli halk. Gördüğünüz gibi Sentineller duruşlarını hiç bozmamış.
Teorik olarak taş devrinde yaşayan insanların ok ve mızrakları için demiri kıyıya vuran gemilerden toplamış olmaları da sadece sığ denizde yüzdürecek sal teknolojisine sahip insanların özünde oldukça kıvrak zekaya sahip olduğunun da göstergelerinden bir tanesi.

Evet, bu güzel ada gidemediğimiz yerler arasında başı çekiyor ama en azından yakınlarına gideyim diye düşünen varsa çok iyi bir fikir olduğunu söyleyebilirim. Sonuçta kim bembeyaz kumsallara sahip tropik adaları sevmez ki? Andaman ve Nicobar Adaları’nın yönetim merkezi olan Port Blair bunun için en iyi seçeneklerden biri. Üstelik imkânsız uzak da değil; yaklaşık 20 saatte 2.500 liraya muhteşem plajlarda kokteyl içebilirsiniz. Bence mükemmel bir fikir!
Kaynak: Mapsofindia// Port Blair plajları güzel değil mi ama?
Kaynak: Trekearth // Port Blair
Dünyanın bir sonraki garip yerinde daha yakın bir zamanda görüşene kadar, Goyurr buḻaŋgitj!

Not: Sevgili abim hayata isyan edip uzun sürecek bir Orta Amerika gezisine çıktı. Birbirinden güzel fotoğrafları için Instagram hesabını, çılgın maceraları içinse blogu Uzak Bir Yıl'ı takip edebilirsiniz. İçiniz açılır biraz. Ciddiyim.

Kaynaklar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder