Bayadır yazmadığım gibi yazmak için 3-4 ay önce not aldığım
pek güzel ada, sosyal medyaya falan düştü, orada burada paylaşılmaya başladı. O
zaman hem o çıksın aradan, hem de ben blogumu yeniden canlandırayım diyerek
başlıyorum yazıya.
Tropik cennetlerden birindeyiz diye başlamak isterdim ama
işte cennet göreceli bir kavram. Hem cennet gibi olup olmadığını da
bilemiyoruz, zira gidemiyoruz. Hint Okyanusu’nun en atarlı insanlarının yurdu
Kuzey Sentinel (North Sentinel) Adası’na hoş geldiniz!
Kaynak: NASA // Cennet vatan Kuzey Sentinel uzaydan bile güzel |
Hindistan’a ait olan Andaman ve Nicobar Adaları’nın
güneyinde yer alan Kuzey Sentinel, coğrafi olarak sayısız güzellik
barındırıyor. Tropik kuşakta yer alan ada mavi sular, beyaz kumlar ve yemyeşil
ormanların birleşiminden oluşuyor.
Kaynak: Continentalholiday // Andaman Adaları özünde böyle bir yer ama bizimki biraz çıkıntı |
Sentinelliler bu güzel adada uzun süredir yaşıyorlar. 60.000
yıl deniyor ama ne kadar kesindir bilemiyorum, zira araştırmalar ne kadar
gerçekleşebildi onu da bilmiyorum. Onun dışındaki ilk bilgilerden biri 1771
yılına dayanıyor; Britanyalı araştırmacı John Ritchie geçerken adadan ışıklar
görüyor, araştırmacı ruhu daha ileriye gitmesine izin vermemiş mi bilmiyoruz.
Ama tabii ki bu kadarı soluk benizli adam için yeterli
olmamış. 1880’de adaya giden Maurice Vidal Portman etrafı kolaçan ettikten
sonra 6 tane Sentinel yerlisini, büyük ihtimalle bir aileyi alıp yanında
götürüveriyor. Ancak bu insanlar hediyelik eşya olmadıkları, üstüne bir de dış
dünyanın hastalıklarıyla hiç tanışmadıkları için anında hasta oluyorlar, yaşlı
adam ve kadın ölüveriyor. Neyse ki 4 çocuğu hediyelerle geri yolluyorlar
evlerine. Portman garip bir şekilde adadan hoşlanmış ya da bir şeyler keşfedip
ününü artırmak için can atıyormuş; sonraki yıllarda birkaç kez adaya yeniden
gidip hediyeler bırakmış.
Şimdi yavaştan bu güzel adacığa neden gidemediğimiz sorusuna
gelelim. Aslında yanıt basit, misafir sevmiyorlar. Yanıt kısa görünse de aslında oldukça net,
mesela 1981 yılında adanın kıyılarında karaya oturan Primrose adlı geminin
tayfası bunu açıkça anlatabilir. Sonuçta 1981 yılında karaya oturan gemideki
insanların, ellerinde yaylar ve mızraklar olan yerlilerin gemiye saldırmak için
kıyıda sal yapmaya çalıştığını gördüğünde ne hissettiklerini düşünmek enteresan
bir zihin egzersizi olabilir. Ancak yerliler dalgalar ve akıntı yüzünden gemiye
yaklaşamamışlar. Hemen silah yardımı için çağrıda bulunan kaptanın arzusunun
gerçekleşmemiş olması, gemidekilerin bir hafta sonra başka bir gemi tarafından
kurtarılmış olması ve iki taraftan da kan dökülmemiş olması işin iyi
taraflarından bir tanesi. Google Maps'te yeryüzü görünümündeyken adanın çevresinde bir tur atarsanız kuzey tarafta, kıyıda göreceğiniz batık da sanırım bu gemi.
Bilmediğiniz sularda dikkatli olmakta fayda var. |
Sentinel arkadaşların olayı bununla da sınırlı kalmamış; daha
erken bir tarihte, 1867’de kıyıya oturan Nineveh gemisinden kurtulan 106 kişi
Sentinellerden bayağı zor kurtulmuş. 2004’teki depremi takip eden tsunamiden
zarar görüp görmediklerini incelemeye gelen helikoptere de mızrakla
saldırmışlar. 2006’da tekneleri adaya sürüklenen 2 balıkçının öldürülmesi de
Kuzey Sentinel adasını iyice dile düşürmüş. Balıkçıların cesedini kumsalda
çukurlara atan Sentineller, onları almak için gelen helikoptere de saldırmış.
Kaynak: Gradcontent |
Kaynak: Crowdsocial // Helikopter gören masum köylü |
Tabii bu zorluklardan yılmayan insanlar da olmuş. National
Geographic fotoğrafçısı ve yanındaki korumaları “yerlilere öyle yaklaşılmaz,
böyle yaklaşılır” diyerek bir sürü hediye, oyuncak bebekler, bir tane domuz, yemek
pişirme gereçleri, Hindistan cevizleri falan getirip kumsala bırakmışlar. Ama
Sentinel halkı tutarlılığından ödün vermemiş ve yine yabancıları kovalamış,
yönetmeni de kalçasından yaralamışlar. Hızlıca uzaklaşan grup arkalarına
baktıklarında adalıların oyuncak bebekleri de domuzu da mızrakladıklarını,
hediyeleri ise kuma gömdüklerini görmüşler.
Kaynak: Crystalmsuk // Mızraklar elimizde yaylar belimizde... |
İşin güzel tarafı ise Hindistan hükümetinin adaya uygarlık
götürmek yerine topu topu 72 kilometrekarelik adadaki 50 ila 400 kişilik halkın
varlığını ve tabii sağlığını (uygar insanlar olarak gerçekten çok fazla mikrop
ve hastalığımız var) korumak adına adayı tecrite almış olması ve ada ile
herhangi bir iletişime geçilmemesine karar vermesi. Böylece Hint Okyanusu’nun
bu ilginç ve atarlı insanları kültürlerini en azından bir süre daha
koruyabilecekler (umuyoruz). Sonuçta belki de hala varlıklarını sürdürmelerini
sağlayan şey rahatsız edilmeye karşı gösterdikleri bu direnç. Yabancıları tuz
ve ekmekle karşılayan yerlilerin başına gelenleri çoğumuz biliyoruzdur, bilmeyenler aşağıda görebilir. Adamlar
bu güne kadar başlarının çaresine bakmış, bundan sonra da bakarlar bence.
Kaynak:CJLL Wright - Wikipedia // Andaman Adaları'nda 1800'lerde yerli halk ve 2004'te yerli halk. Gördüğünüz gibi Sentineller duruşlarını hiç bozmamış. |
Teorik olarak taş devrinde yaşayan insanların ok ve mızrakları için demiri
kıyıya vuran gemilerden toplamış olmaları da sadece sığ denizde yüzdürecek sal
teknolojisine sahip insanların özünde oldukça kıvrak zekaya sahip olduğunun da
göstergelerinden bir tanesi.
Evet, bu güzel ada gidemediğimiz yerler arasında başı
çekiyor ama en azından yakınlarına gideyim diye düşünen varsa çok iyi bir fikir
olduğunu söyleyebilirim. Sonuçta kim bembeyaz kumsallara sahip tropik adaları
sevmez ki? Andaman ve Nicobar Adaları’nın yönetim merkezi olan Port Blair bunun
için en iyi seçeneklerden biri. Üstelik imkânsız uzak da değil; yaklaşık 20
saatte 2.500 liraya muhteşem plajlarda kokteyl içebilirsiniz. Bence mükemmel
bir fikir!
Kaynak: Mapsofindia// Port Blair plajları güzel değil mi ama? |
Kaynak: Trekearth // Port Blair |
Dünyanın bir sonraki garip yerinde daha yakın bir zamanda
görüşene kadar, Goyurr buḻaŋgitj!
Not: Sevgili abim hayata isyan edip uzun sürecek bir Orta Amerika gezisine çıktı. Birbirinden güzel fotoğrafları için Instagram hesabını, çılgın maceraları içinse blogu Uzak Bir Yıl'ı takip edebilirsiniz. İçiniz açılır biraz. Ciddiyim.
Kaynaklar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder