Paskalya Adası, Pasifik’teki bütün yerleşimler gibi şiddet dolu bir geçmişe sahip. Adaya yerleşen ilk insanların 1000-1500 yıl önce Hawaii’den gelmiş olabileceği tahmin ediliyor. Adanın orijinal kültüründe güçlü bir kast sistemi yer alıyor. Ayrıca ölen ataların ruhlarını temsilen, Paskalya Adası’nın en ünlü özelliği olan “moai”leri yani dev heykelleri dikiyorlar. Bu heykellerin inşa ve yerleştirilme yöntemleri henüz tam olarak çözülebilmiş değil, tarihteki gizemler içinde yerini koruyor.
Ada nüfusunun fazlaca artmasından sonra “Matatoa” adı verilen savaşçılar sınıfı kontrolü ele geçiriyor. Artık Atalar Kültü’ndeki gibi ölülerle heykeller aracılığıyla değil, seçilmiş insanlar aracılığıyla iletişim kurulan “Kuş Adam Kültü” ortaya çıkıyor. Bu ikinci kültün Avrupalıların adaya ilk ayak basışı döneminde başladığı ve misyonerlerin yerleşip ilk kiliseyi kurduğu dönemde yok olduğu düşünülüyor. Ondan sonra olanlar zaten her zaman olan olaylar…
Bundan sonra asıl üzücü kısım başlıyor, o yüzden kısaca geçmeyi yeğliyorum. Peru’dan gelen köle tüccarları ada nüfusunun yarısını (çok değiller zaten, 3000 kişinin yarısı) birkaç ay süren kanlı çatışmalardan sonra köle yapıp götürüyor. Köle tacirleri Paskalya ve diğer adalardan köle toplarken çiçek hastalığını bu adalara sokuyorlar ve çok ağır salgınlara neden oluyorlar. Kalan bir avuç insan daha sonra balina avcıları sayesinde tüberkülozla tanışıyor. Adadaki sömürgeciler yerlilerin bir kısmını diğer adalara götürüp yarı-köle olarak kullanıyorlar. En sonunda Paskalya Adası’nın nüfusu 111 kişi kalıyor. Süreç içerisinde nüfusları yeniden toparlansa da devasa bir kültürel birikim tamamen yok oluyor.
Yıllar içerisinde Şili’nin hakimiyetine giriyor ve bu hikaye dünyanın her tarafındaki gibi sürmeye devam ediyor…
Bu arada insan yerleşiminden önce ağaçlarla kaplı ada hem ilk yerleşimcilerin (yerlilerin) getirdiği Polinezya faresi, hem de sömürge döneminde dev bir koyun çiftliği haline gelmeleri sayesinde tamamen ağaçsız bir hale bürünmüş. Ayrıca yerlilerin dev heykelleri (887 tane) dikme sürecinde de ağaçların büyük bölümü kesilmiş. Sonuçta ortaya ağaçsız, çıplak bir ada ve bu adaya özgü olup yok oluş ağaç türleri, konaklama yerini değiştirmesi gereken kuş sürüleri, azalan yağmur gibi şeyler kalmış. Ağaç kalmadığı için denize açılıp balık bile tutamamışlar. Doğanın dengesiyle oynamak bugüne özgü bir şey değil, adamlar 1000 yıl önce bile becermişler.
Şu anda adanın başlıca geçim kaynağı moai turizmi. 1100-1680 arasında inşa edilen bu dev heykellerin bazıları bulunması gereken yerde olduklarına rağmen çok büyük bir kısmı taş ocağında ya da çevresinde, yerleştirilmeyi bekler halde bulunuyor.
Bunun yanında “Dünyanın Merkezi” adı verilen ve adanın antik atası tarafından anayurdundan getirildiğine inanılan bir kaya yığını da oldukça ilgi çekiyor.
Bunun yanında, Polinezya’daki neredeyse tüm yerleşimler gibi Paskalya Adası da zengin bir duvar resmi (petroglyph) birikimine ev sahipliği yapıyor.
Nasıl gidersiniz? Dünyanın (kelime anlamıyla) diğer tarafındaki küçük bir adacık Paskalya Adası. Şili hakimiyetinde olduğu için vize gerekmediğine inanıyorum, bunun yanında gitmek için de önce Şili’ye gitmeniz, ardından yine yüksek meblağlar ödeyerek uçakla adaya ulaşmanız gerekiyor. Bunların hepsini başarırsanız bayağı değişik bir tatil sizi bekliyor olacak.
Dünyanın başka bir yerinde buluşana kadar, Buon viaggio!
Kaynaklar:
Wikipedia
National Geographic Türkiye
Sili Turkiye devletine vize uygulamadi icin bu adaya vizesiz gidiliyor. Ucak bilet Lan firmasinin tekelinde oldugu icin fiyatlar yuksek, ada oldugu icinde fiyatlar pahali.
YanıtlaSilMerhaba, bologunuzu tesadufen buldum. Sanirim biraz sansliyim. Listenizdeki kimi yerleri gorme sansina erisitim. Paskalya adasida bunlardan biri. Cok uzun yillar planladim gitmek icin tabiki onca yola deydi. Sizin listenizde de benim gormeyi istedigim pek cok yer var. bana da ilham kaynagi oldu.
YanıtlaSilSelamlar,
SilÇok sevindim gitmiş olmanıza, buradaki yerlere giden insanlar için kendimce çok mutlu oluyorun :) Umarım ben de bir gün görme şansına erişirim.